Kendi hayatını mı yaşıyorsun, başkalarının hayatını mı?
Kendinden başka herkesin hayatını yaşadın, anne babanın, atalarının, büyüdüğün çevrenin, normlar ile ifade edilen kimliklerin, empoze edilen hayallerin… Herkesin ve her şeyin hayatını yaşadın!
Peki, kendi hayatını? Kendi hayallerini, kendi varoluşsal arzularını yaşadın mı?
Öğrendiğin “şeylerden” sıyrılıp çırılçıplak atıldın mı yaşamın kollarına?
Umursamazca değil, düşünmeden aktın mı onunla birlikte?
Çünkü umursamamak da bir eylem, bir direniştir kendi düşüncene…
Hiçbir şeysiz, hissettiğin için sadece bırakıverdin mi?
Eğer hayırsa cevabın, nasıl söyleyebilirsin kendi hayatını yaşadığını?
Nasıl arkasında durabilirsin tüm hücrelerinin, zerrelerinin…
Kendine sahip çıkmak demek bu demek değil mi? Seni sen yapanların içinde rahatça salınmak ve yürümeye devam etmek değil mi? Kendine sahip çık arkadaşım, kendi duygularına, hislerine, düşlerine, düşüncelerine… Ne olursa olsun sahip çık, yarın yanılacak olsan da, bugün doğru oldukları için sahip çık. O kadar sahip çık ki günü geldiğinde kolaylıkla vazgeçebil ya da fikrini değiştirebil. Ancak sahip olduklarından vazgeçersin çünkü, sahip olmadıklarından değil. Neyden vazgeçeceksen, önce al onu içine, iyice özümse, öğüt midende. Sonra bırakabilirsin! Neyi bıraktığını bilen olarak.
Denemediğin kendini bırakacağım, değiştireceğim diye uğraşma, önce dene tüm renkleri ve katmanları ile…
Sen, olduğu şeyi yaşamaya gelen, dünyada tek ve eşsiz olan değerli hazine…
Kendinden vazgeçerek hazineni görmezden gelme.
Şu anda onun ne olduğunun farkında olmayabilirsin, belki hiçbir zaman tanımlayamayacaksın. Ama o tanımlanır olmak zorunda değil! Yaşanır bir hazine, yaşayınca anlayacağın bir değer.
Hazinen, tanrının sana verdiği bir çeyiz sandığı. Umutları, potansiyeli, bakış açısı, geldiğin yere dair ipuçları ve tüm mutluluk temennileri ile…
Kendinden utanıp çeyizini toprağa gömme!
Geldiğin yerin hikayesini oku ve dillendir.
Sen nasıl hissedersin anlar karşısında, nasıl dile gelirsin?
Senin sesin nasıl yankılanır evrende? Sözün nasıl can bulur bir bedende, söyle ve gör.
Oluver işte, öyle olduğun gibi…
Öyle bir ol ki sen bile şaşır aniden açan çiçeklerine, aniden düşen maskelerine!
Kendin için bir nefes al şimdi, sadece kendin için…
Ve de ki, “Bu nefes sadece benim için. Yaşam için değil, biraz daha çalışmak için değil, biraz daha bir şey olmak için değil, kullanmak için, evriltmek için değil, sebepsiz, sadece benim için.”
Aldığın bu nefes, sana yaşamdan bir armağan olsun, dur ve söyle: “Benim için!”