Bilmeyişin özgürlüğündür: Kendini akışa bırakmaktan korkma
Gökyüzü açık, hafif de rüzgarlı. Ben de kendini hala suda sanan ama havada yüzen bir balinayım. Sakince, boşluktalık hissimle yüzüyorum. İçim biraz endişeli ya hava ile temasa geçersem diye, bilmiyorum ki temastan öte zaten orada nefesleniyor bedenim...
Fakat ben, sudaymış gibi yüzüyorum...
Böyle bir hal havadaki. Burada mıyız? Burası derken kastettiğimiz yer neresi?
Çok üzgünüm (!) ama artık konfor alanlarımızın dışındayız, ister kararla ister zorlamayla çıkarılmış ve çıkmış olalım... Kozamızda değiliz.
Yeni doğmuş bir bebeğin şaşkınlığı gibi, neye tutunacağını bilemeden, gözünün önünü göremeden, dilini bile bilmediğin bu yerde... Mecburen, sessiz bilişimize, yani “ezelden” bildiğimize dönüyoruz.
İçsel sezilerimize.
Kuralların, öğrenilmişlerin bir işe yaramadığı bu yer, içinin rehberliğinde akan bir nehir gibi. Ya da sen ne dersen o, çünkü o dünya senin dünyan. Bana nehir, sana orman...
Bu yüzden biraz boşlukta, biraz tembel, biraz dirençli ve kendini savruluyor gibi hissetmen çok doğal. Savruluyorsun! Yeni hallere, yeni hislere doğru gidiyorsun. Eskiyi tutmak istiyorsun, alıştığını, bildiğin “mutluluk” hissini, “huzur” hissini. Alıştığın dertlerini istiyorsun... Yeni dertler, işte senin şimdiye kadar hayalini kurduğun “şeylerin” dertleri. Kabul edemiyorsun. Çünkü o bilmediğin yerdesin ve buranın “cahilisin.”
Buradaki cehalet kutlanacak bir cehalet, artık dışarıdasın, bir katman daha dışarıda!
Bilmeyişin, özgürlüğündür.
Özgürlük dediğin, şimdiye kadar, alıştığın yerden bakarken başka bir şeydi. Çünkü sen alıştığın frekansın “özgürlük” anlayışını benimsemiştin. Oysa özgürlük bilmediğin yerdeki şimdilik “savrulma” dediğin şey.
Akışta olmak bir cesaret işidir, kendini bırakma işidir. Bir şeyin seni taşımasına izin vermektir. İzin verebilir misin?
Bırakabilir misin?
Değişen her şeye “tamam” diyebilir misin?
Buna çalıştın. Ve artık buradasın.
Bilmezliğini kutlama noktasında, cahilliğini onurlandırıp “öğrenciliğini” idrak etme noktasında.
Yaşam, çarklarını özgürleşmiş “sen” için çeviriyor bu kez, bir üst katta, bilmediğin bu diyarda.
Havada yüzen bir balina gibi, süzülerek ve öğrenerek.
Hoş geldin güzel bebek!